(Cumhuriyet Gazetesi, Olaylar ve Görüşler sayfasında 28 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır)
Ankara, Cumhuriyetimizin başkenti, çeyrek yüzyıllık sürede yerel yönetimlerin yaptıklarıyla elden gidiyor.
Bırakın bir başkenti, bir metropol olarak da ne yazık ki geriye düşüyor. Üretimini, refahını, yarattığı umutları, taşıdığı değerleri yitiriyor. Bunu en kolay anlayabileceğimiz göstergelerden biri, il özelinde Kişi Başına Gayrisafi Yurtiçi Hasıla ölçüsündeki değişmedir. ABD doları (2009 bazlı) üzerinden 2004’den 2014’e bu değer Türkiye genelinde yüzde 103 artmışken, Ankara ili özelindeki artış yüzde 80, İstanbul için yüzde 95’tir(1). Ankara gerek zenginleşmekte, gerek ekonomik değer yaratmada aldığı pay itibarıyla geriliyor.
Ankara’ya yakışan bu geriye gidişi durdurmaktır! Ankara’nın buna gücü de yeter!
Çağdaşlık yolunda gelişen, yaşamaktan huzur, zihinsel zenginlik ve keyif alınan Ankara’ya yeniden kavuşmak isteyen milyonlarca insan var (Aslında böyleleri hep vardı.). Ama Ankara değerinden yitirmeye yine de devam ediyor. Çünkü başkentin yerel yönetimini belirlerken küçük farklılıklarla hep aynısı yapıldı.
Artık, Mart 2019’da beş kez üst üste yani 1994, 1999, 2004, 2009 ve 2014’de yapılandan farklı bir yol izlenmesi gerekiyor.
Aşağı yukarı her seferinde tekrarlanan bu yol neydi? Ankara’da Cumhuriyet değerlerini ileri taşıyacak, kente daha gelişmiş bir yaşam vaad eden yerel yönetici adayları çıkar, gelecek için, daha gelişmiş Ankara için proje hazırlıkları yapılır, adayın çevresinde toplanan destekçileri kampanya süresince yüz yüze temaslarla, yayınlarla, ziyaretlerle Ankara’nın durumunu ve adayın projelerini anlatarak seçmeni tercihini değiştirsin diye ikna etmeye çabalardı.
Bugün, yalnız Ankara için değil, hepimizin yaşadığı yerleri ağır ağır geriye götüren tehlikeli bir gidişle karşı karşıyayız. Yani, bu kez yerel yönetim seçimleri öncekilerden çok daha önemli. Dolayısı ile yenilik diyerek yöntemde değişiklik isteniyor. Neden mi?
Çünkü yerel yönetimde güvenilir, katılımcı, etkin ve cesur olunursa genel sıkıntılı durumdan sıyrılıp aydınlık bir çıkışa yönelmenin önü açılacaktır.
Çünkü, güvenilir yerel yönetimler insanın gündelik, erişilebilir, yakın çevresinde derin ve korunaklı etkiler yaratır.
Çünkü, katılımcı yerel yönetimler eşit, özgür, özgüvenli bireylerin yaşama tutunma, mücadele ve üretim kapasitelerini arttırır,
Çünkü, etkin yerel yönetimler, genel gidişten farklı olabilme şansını yaratır.
Çünkü, cesur yerel yönetimler ölçeklerinin küçüklüğü nedeniyle, yaşayanlarına mevcudu değiştirebilme olanağını verir.
Kısacası, güvenilir, katılıma açık, cesur ve etkin bir yerel yönetim için yenilikçi olmaktan başka yol yok. Ankara’nın , aydınlığa giden yolda ortak akıla inananlardan, alışkanlıkları değiştirmeye niyetli olanlardan bekledikleri var.
Ankara, sokaklarını, yokuşlarını, kırık dökük kaldırımlarını yıllardır gün be gün eskiten bizlerden, farklı kentlerde yaşanmış ve Ankaramızda da gerçekleşebilecek doğru örnekler ile zenginleştirilmiş düşünce ve yorumları, yalnız yönetiminde değil, yönetime gidilen yolda da yenilikçi uygulamalarda rol alınmasını, “nitelikli aktif yurttaşlığı” bekliyor.
Bu kent öncelikle, yaklaşık 100 yılda büyük emekle yaratılmış “yoktan var edilmiş ilk şehir” değerini geri kazanmak için, yerel yönetim seçiminin salt geniş bir çevreden oy desteği alacak başkan adayını bulma süreci olmaktan çıkarılmasını istiyor.
Yerel iktidarı ele geçirmek yerine, bir siyasi parti örgütünün dört duvarı arasına sıkıştırılmamış yaygın bir Ankara seferberliği ile “yerel iktidarı inşa etmeyi düşünelim” diyor Ankara. Ulusal kurtuluşun çoban ateşleri gibi heyecan yaratacak olan bir geniş kitlesellik, bu herkesin kendinden bir şey bulacağı seferberlik yaşansın hayalini kuruyor. Bunun için, yerel yönetim programında çoğu kentlinin özlemleri ve bilimsel teknik yol göstericiliğin bir arada karşılıklarını bulabilecekleri hazırlıklara inanıyor.
İkincisi, projecilikle değil, bir program ortaya koymakla yerel yönetime hazırlanmayı benimsiyor kentimiz. Biliyoruz ki, projeler tekil, programlar ise bütünseldir. Projelerde vurgu tekniğe, kaynağa, süreye, çıktıya, yani neyin nasıl ve kiminle yapılacağınadır. Programlarda ise vurgu, anlama, sonuçlara ve bağlantılaradır. Programlarda hedef yeni anlamları olanaklı kılmak, arzulanan bir geleceğin yolunu açmaktır; projelerdeki hedef ise, belirlenmiş çıktıları üretmektir. Projeleri üst üste yığarak bir programı oluşturamayız; fakat bir programı, daha işe başlanmadan birbirine bağlı projelerle eksiksiz görelebilir, değerlendirmek üzere kent insanına gösterilebiliriz.
Ankara’nın dillendirdiği diğer önemli bir gözlem: çağdaşlaşma yolundaki tüm devrimci hamleler gibi, Cumhuriyetin en temel ürünü, Anadolu’nun kadim tarihini saygıyla sahiplenen Cumhuriyet değerlerinin hem yaratıcısı, hem taşıyıcısı bir kentte, günlük , yalnızca zaman geçirerek, öylesine sıradan yaşanamaz. Böyle yerlerde uzun erimli izler yaratılır ve olanlar yaşatılır. Yalnız Anadolu’dan ya da İstanbul’dan değil, uzak ülkelerden gelenler de, Ankara’da Cumhuriyetin izlerini görürler. Son yıllarda bu izlerin çoğu tahrip oldu. Ulus’taki tarihi merkezden Atatürk Orman Çiftliği’ne, Saraçoğlu Mahallesinden Dışkapı Su Süzgecine kadar silinmek istenen bu izlere duyarlı, izleri araştırmak üzere yeni kurumlar yaratan, gerektiğinde yenileyerek koruyacak, onca emeğe sahip çıkacak bir yerel yönetim anlayışını bekliyor Ankara.
Dünya, kent ekonomilerinin ve bölgesel kalkınmanın öne çıktığı bir döneme giriyor. Bunu, yalnızca yerel esnaf, sanayi ya da ticaret odası üyelerinin faaliyetlerini destekleyen veya girişimciliği öne çıkaran politikalarla sağlayamayız. Kaldı ki, Ankara’da yeni kurulan şirketlerin sayısıyla tasfiye olan ya da kapanan şirket sayıları kıyaslandığında, kentin zayıflayan başka bir yüzü daha ortaya çıkıyor. Faaliyetini durduranların yeni açılan şirketlere oranı, Ankara için 2016’da %53 ile, İstanbul’dan (%45) ve Türkiye toplamından ( %41) oldukça fazla görülüyor(2). Eğitimden sosyal politikalara, coğrafi havzaların ele alınmasından yerel medyanın güçlendirilmesine kadar pek çok alanın gereksinimlerinin yenilikçi bir vizyonla ele alınması gereği vardır. Ankara, yerel yönetimi geniş bir vizyon, kadro ve uygun organizasyonla yola çıkmayı öneriyor. Ankara, bu kritik seçimden önce adaylaşma sürecinde bunları duymak, kenti yönetmeye hazırlananların ekibinde kimlerin olduğunu, insangücü varlığıyla, yetkinlikleriyle ne kadar hazır olduklarını öğrenip takdir etmek istiyor.
Diğer bir konu ise, Ankara’nın yerel seçim kampanyasını nasıl görmek istediğidir. Burada da yenilikçi bir kampanya arzu ediliyor. Başkentimiz, 2019 yerel yönetim seçim kampanyasının, iki veya üç adayın kendilerini tanıttıkları, düşlerini halkın beğenisine sundukları bir vitrin gösterisi, bir vaadler yarışı olmamalı kanısını taşıyor. Bu defa kentlilerin birer özne olarak duyarlılık, ses vermek ve pay almak konumuna davet edilmelerini istiyor. Bunun yolu seçilecek adaya yol gösterecek yerel yönetimin temel usul ve organizasyonunun, Ankara’nın çeşitli kesimlerine temsil hakkı verilerek hazırlanmasıdır. Ankara, bunun, 25 ilçe ve 1,317 muhtarlıkta yaşayanları kapsayan bir dizi Ankara Çalıştayı ile sağlanabileceğini umuyor.
Ankara da çok iyi biliyor ki, kenti bir kişinin ve dar çevresinin tercih ve gözlemleriyle yönetmek büyük bir yanlış olacaktır. Belediye kadrolarının ve organizasyonun belirlenişinde, uygulanacağı iddia edilen programın birebir karşılığı aranacaktır. Ayrıca yenilik yanlısı Ankara, Belediye Meclisi ve Kent Konseylerinin sorumluluk alabileceği, sözlerinin fark yaratacağı yeni bir çalışma biçiminin benimsenmesini çok önemsiyor. Çünkü sayısı 25 olan ilçelerinde ve kent merkezinde, on yılı aşkın bir süredir kurulmuş ve faal olması gereken Kent Konseylerinin çok seyrek ses verebilen birkaçı dışında, etkili bir rolü olmadığından yakınıyor. Bunu, “Seçimden sonra değil, hemen bugünden, daha Belediye Meclisi adaylarının bireşim (kompozisyon) ve niteliklerine, ayrıca meclisin, üyeleri üzerinden düşünülen çalışma biçimine ortak akılla karar verirken neden sağlamayalım?” diye soruyor Ankara. Kentin görüşüne bakılırsa, yukarıda andığımız Ankara Çalıştaylarının en önemli çıktısı olacak çalışma gruplarında kentin değişik kesimlerinin temsilini sağlamak ve seçim gününe kadar adaylarla birlikte bir belediye geleceği tayin etmek olanaklıdır.
Ankara Belediyeciliği, bir yapı fetişizminden, bina, asfalt ve donatı düşkünlüğünden kurtarılıp, insan etkinliklerinin, değer yaratma yollarının çeşitlendirilmesine ve kentin her bölgesine yayılmasına ağırlık verilmesini bekliyor. Kent insanına yapmak istediklerini belli ilkeler ışığında gerçekleştirme özgürlüğünü tanımak istiyorsak, gereken destek ve fırsatın neler olduğunda sözü ilgili insanların iradelerine ve sorumluluk alacakları katılımcılığa bırakmak yeterlidir. Yerel yönetimin sitelerden, mahallelerden, sivil toplumun örgütlülüğünden süzülerek ilerleyen süreçlere dayandırılmasını öngörüyor Ankara. Bu süreçlerin temeli henüz seçim öncesindeyken atılsın diye ısrar ediyor.
Ankara’nın üzerinde durduğu diğer bir konu da yenilikçilik için öğrenen kent yönetimi. Yenilikçilik adına araştırmacılığı, deneycilliği, yani ilk bilgileri edinip yaparken, eylemlilik içinde öğrenme kavramlarını öneriyor. Bunun anlamı, yeni kurumsallaşma, bilgi tabanlı çalışma ve bu anlamda Ankara kentini tüm çevre ilçeleri ve iç-dış mahalleleriyle, çok katmanlı bir ağ yapılanmaya kavuşturmaktır. Kentimiz, bu ağ yapılanmayı kaçınılmaz görüyor. Kentimizde 21 yükseköğretim kurumunun, 19 bin öğretim elemanı, üniversite öğretimi gören toplam 252 bin öğrencinin bulunduğunu biliyor, evin sahibi Ankara. Bu büyük insangücünün, bilişim teknolojilerinin olanaklarıyla buluşturulmuş, kendi kararlarını kendilerinin vereceği bir toplumsal gönüllülük kurumlaşmasıyla başkent için sayısız yenilikte rol oynayabileceğini vurguluyor.
Sonuncu konu olarak, Ankara’nın gözünde, çağdaş bir yerel yönetim için sürekli açık bilgilenme ve yerinden yapılacak kentli denetiminin önemi çok büyük. Planlamacılık, katılımlı bütçe ve bütçe hakkı bu bakımdan temel unsur olarak görülüyor. Ankara’ya göre, bunu seçimden önce genel oydaşma ile tanımlamak ve adayların net olarak benimseyecekleri bir noktaya kadar ayrıntılandırmak bir zorunluluk.
Sevgili Ankara’nın yerel yönetim seçim dönemi aktif yurttaş ve (belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, muhtarlar, muhtarlık ihtiyar heyeti üyeleri) adaylarının eylemliliğinde neler öngördüğünü özetleyelim mi?
Kuruluş öyküsü ile emsalsiz kentimiz Ankara
– Projeler yerine kente ve kentli yaşantımıza yeni anlamlar katacak bütünsel programlar ile
– Kentli insan gereksinimlerinin bilimsel ve teknik gerçeklikle bir arada düşünüldüğü görüşmelerden yola çıkarak
– Tarihten gelen ve Cumhuriyetle yükseltilen Ankara kent değerlerine sahip çıkarak
– İktidarı ele geçirmek yerine inşa etmek amaclı
– Yönetime aday adayı olanların ekip olarak insangücü ve yetkinliklerini açıklamalarıyla
– Beklentilerin ve ilgili üretim süreçlerinin bölge ve havza bazlı planlanacağı
– Yöneticiler yerine Ankara’nın sahibi kentlilerin özne oldukları
– Belediye Meclisi ve Kent Konseylerinin sağlıklı temsil ve verimli çalışmaları ile sinerji yarattıkları
– Arsalara dikey yerine, ferah görüntüsü ile yüreklere sıcak duygular salan yatay planların tasarlandığı
– Yaparken birbirinden ve yaşamdan öğrenebilmek için gereken ağları ve çağdaş teknolojinin sunduğu bilişim uygulamalarını oluşturarak
– Hayalden plana, uygulamadan denetime her aşamada katılıma öncelik vererek
resmi görevler yanında doğal insani sorumluluklar da barındıran yerel yönetimine aday olunsun diye coşkuyla bekliyor.
Bireysel yararların, toplumsal olanların geliştirilmesi ile kazanılabileceği bir Ankara için,
uygarlık demek olduğu kadar kalkınma, kalkınma demek olduğu kadar yönetim, yönetim demek olduğu kadar da özverinin simgesi (3) olan Ankara’nın bu içten çağrısına komşularınız ile birlikte karşılık vermeye var mısınız?
(1) TÜİK verilerinden
(2) TOBB verilerinden
(3) Prof. Dr. Bilsay Kuruç hocamız deyimi ile
Sinan Kayalıgil ( Endüstri Mühendisi, Emekli Öğretim Üyesi ) Mehmet C. Peker ( İnşaat Mühendisi, Yönetici )